Karekterimiz
Karadeniz insanının karekteristik özellikleri
    Karadeniz insanının manevi değerlerinin bir panoramasını çıkarmak  öncelikle Türk toplumundaki yükselen değerleri tespit ve temil  etmesi bakımından son derece keyifli bir çalışmadır.
 Ancak, sosyolojik bir süreci de kapsayan bu yaklaşım, etnik farklılıklara  vurgusunun dışında, bizimle birlikte şu kadar yıl yaşayan bir amaca  yönelik "bir arada yaşama" formülüyle kardeşlik potasında eriten  geniş bir hoşgörü ikliminin de habercisi olan bu erdem, yeni nesil  için bir kardeşlik iksiri de olmalıdır.

 Bu yüzden insanlarımızın bazı özelliklerini irdeleyerek ortaya çıkarmaya çalıştırmalıyız asıl unsur, kendi değerlerinin farkında olan ve bu değerleri yaşatmak için kurumsallaşan "üretici zekâ"nın bölge insanı için daha aydınlık gelecekler hazırlama projesine katkıda bulunmak amacıdır. Bu başarıldığı taktirde zaten kendisinde fazlasıyla mevcut olan azim ve kararlılığı pratik zekâsı ile birleştirerek ikinci bin yıllarda yeni bir insan modelinin başarılacağı kuşku götürmez bir gerçeklik olacaktır.   Bu amacın basat karakteri "imkân ve fırsatların değerlendirilmesi" olduğu kadar belki ondan daha çok "birlik ve beraberliğin sağlanmasıdır."   Bunun için öncelikle yapılacak çalışmanın çerçevesi, mevcut değerleri tanımak ve tanıtmaktan ibaret olması, çağımızın modern insanına kendi gelenekleri ile birlikte yaşamasına onun üretkenliğine olan katkısını da pekiştireceğini hatırlatmak gibi bir görevi vardır. Bütün bunlar yapılırken, kişilik yapımız ve kültürel özgeçmişimiz uygun bir "davranış haritası" çizmek de mümkün olabilecektir.    Karadeniz yöresi insanı, bilhassa Çayelili hemşerilerimizi tanımak için elimizdeki malzemenin daha çok ona özgü olması, ileride detaylandırabilecek olan yeni bir çalışmaya da veri teşkil ettiğinden, Çayelililer örneğinden hareketle "Karadeniz İnsanı"nın daha etraflı bir şekilde anlaşılacağının ümit etmekteyiz.

kişilikle ilgili detaylar

Kavgacı, ama kinci değil. (Çabuk kızıp öfkelenmesi, ancak erken yatışması. Tıpkı Karadeniz'in sert ve haşin dalgaları gibi. İnancı ve imanı, bu sertliğe adeta bir dalgakıran vazifesi görmektedir).
Atak, çalışkan, ve üretken bir insan modeli.
Kendisi ile dalga geçebilecek kadar kendine özgüveni olan güçlü bir kişilik (Temel ve Fadime karakteri gibi).
Kendinden olana aşırı bağlılık ve sahiplenme duygusu (Hemşerilik).
Göç ettiği yerlere getirdiği renk, çeşitlilik ve çeşni (Kavganın kine dönüşmesini önleyen barışçı insan tipi sayesinde, bazı dönemlerdeki tehcir hareketlerinde tercih edilen unsur haline gelmiştir).
Sevimli ve umut dolu, optimist ve sorun çözen bir karakter (Bu iyimser karakteri zamanla onu kaderci bir yapıya sürüklese de pratik yapısının gereği bunu da aşmayı bilmiştir).
Fizyolojik görünüm (Burun yapısı, saç ve göz rengi, kırmızıya çalan ten rengi, ağız ve dil farklarının özümsenmiş olması).

coğrafya ile ilgili özellikler


  (Bölge insanının iklim, bitki örtüsü ve toprak şekilleri ile denizlerden etkilenmesi neticesinde taşıdığı basit karakter özellikleri).
Bölgenin engebeli ve dik yapısı, Karadeniz insanına mücadele gücü kazandırmıştır. Rize insanı bu ortak özellik sayesinde bir nevi o zorluklara karşı"inatçı bir direniş"in sembolüdür.
Yağmur ve ıslaklığın hayatın bir parçası olması, onu bozkır insanından daha yumuşak bir karaktere büründürmüştür. Yağmur ve karla yaşamak onlar için bir yaşam tarzı olmuştur.
Denize olan tutku, onu sömürmek şeklinde değil, ondan verdiğini alacak kadar platonikleşmiştir. O, denizi bir av mekânı olarak değil, dalgalarıyla sallanarak büyüdüğü bir beşik olarak görmüştür.
Dağlar, onun için odun olduğu kadar atmaca sevgisinin çeşitli kuşlarla buluşturulduğu bir mekândır.
Karadeniz insanı için olduğu gibi Rizeli için de toprak, özellikle de verimli toprak çok önemli olduğu için o evini daha çok verimsiz alanlarda, (uygun olmayan yerlerde olsa bile), ama arazisinin içinde yapılandırmıştır.
Arazinin azlığı, çocuk sayısının fazlalığı onu göçe zorlamıştır. Bunun sonucu olarak genellikle dışarı çıkan daha çok zenginleşmiştir.
Yiyecek kültürünün fazlaca çeşide dayanmadığı halde bölge insanı için müthiş bir damak tadının varlığı göze çarpmaktadır. Özellikle de mısır ekmeği, lahana, turşu, fındık, balık ve yöresel yemekler.
Hava, iklim hareketlerinin bazı yörelerde "kocakarı yöntemleri" denilen bir metotla test edilebilme geleneği.
                             Kültüre ait bazı tespitler


   Türkiye'nin geneli için de geçerli olduğu gibi iller ve ilçeler arasındaki husumet. Bu özellik sanki atalardan alınan bir miras gibi değerlendirilmektedir. Bir türlü sonu gelmiyor.
Ya özgürlük, ya "kabalık-kabadayılık", ya da yanlış kararlara duyulan tepkinin bir ürünü olan "kız kaçırma" geleneği.
Karadeniz'de bazı il ve ilçelerin daha modern olduğu iddiaları vardır. Tabii ki, bu eski dönemlerdeki okuma geleneği ile ilgili bir tavir belirlemedir. Rize burada iyi bir yerdedir.    Eğlence kültürünün sık oluşu, onun çalışma azminin çokluğuna yorumlanabilir. Tulum ve kemençeden başka enstrüman tanımamak (!). Bu yönelişin en belirgin karakterisidir.
   Bölge için en kullanışlı sayılabilecek kıyafetlerin tercih edilmiş olması Bu "kişiye özel örtünme"nin sonucu olarak Rize kadınlarının kıyafetlerindeki yöresel güzellik ortaya çıkmıştır.
   "Bizden olsun, çamurdan olsun" tarzındaki bölgecilik anlayışı, kendi dışındakini eleştirme hakkına sahiplilik eğilimini doğurmuştur.
Rasyonel bir siyasi yapılanmayı takip etmesi. Menfaatleri ve ideolojik eğilimleri onu farklı siyasi yapılara angaje edebilmiştir.
Spordaki yaratıcı becerisi. Bu özelliği onu yurt genelindeki bütün branşlarda ön saflarda mücadele etmesini sağlamıştır.
Çocuk sayısının demografik gerekçelerle değil, iş alanındaki planlaması ile ilgili olarak değiştiği gerçeği.
Farklı din ve etnik yapıya sahip olan hoşgörülü tavrının altındaki ana etken, kendine olan güvenin büyüklüğündendir. Bu yüzden her türlü inançtan insanla barışık yaşamasını becerebilmiştir.
   Dönemlere ait geçer akçe olan işleri becerebilmedeki ustalık (Eski dönemlerde hocalık, şimdilerde ise inşaat ve sporculuk).
Genele ait becerinin varlığı (Bu yüzden süslemecilik yerine kaba yapı işleri, sanatçılıık yerine hocalık tercih edilmiştir.)
Kadına karşı olan davranış, diğer bölgelerdeki gibi "çok eşlilik"e kaymadan aile içinde çözümlenmiştir. Gerçi bunun en büyük sebebi yine de "Karadeniz kadının fendidir."

                              Manevi alandaki bazı özellikler


    Dini kurumları yapmada gösterilen aşırı ilgi aynı kurumların içini doldurmada gösterilmemiştir. İslam anlayışımızın daha çok törensel seramonilerle örülmüş olması (bayram namazları, cuma namazı, mevlüt, kandiller, icazet törenleri, dini nikâh vs.). Ancak bu eğilim, İslamlığı kabulden önce de bölge insanının belirgin karakteri olduğu halen varlıklarını sürdüren kilise, manastır ve kalelerin yaşatılmasında görülmektedir.
Din adamına olan güvenin şartlı olması. Gerçi bu özellik bütün alanlar için de geçerli olsa bile din alanı için daha belirgindir. Bireyselliği ön plana çıkaran bölge insanı, kamusal alanda kendini yok sayacak, sıradanlaştıracak her şeye baş kaldırmıştır. "Hocanın dediğini yapma" geleneği, "hocanın yaptığını yapma" geleneğinin önüne geçmiştir,
   İnsanımızın biraz matrak biraz da cinsellik içeren yakiıştırmalarından "Oflu Hoca" da nasibini almıştır. (Oflu Hoca'nın kaynağının İslam dini ile mi yoksa bölgedeki geçmiş kültür kalıntılarının dönüşümü ile mi olduğunun tespitini ilerideki çalışmalarımıza bırakalım).
Dini emir ve yasakların çizdiği alanların genişletmedeki tavırların, seküler bir davranış pratiğinin kazanılmış olduğunu göstermektedir. Yasaklar onun önünü kesememiştir.
   Namus anlayışının kan davasına dönüşmeyen bireysel ölümleri kapsayacak şekilde gelişmiş olmasi insanımızın kutsal değerleri için neleri feda edebildiğini göstermektedir.
   Bölgedeki cami, Kuran kursu ve medresenin sayıca fazlalığı, dini alandaki bilgilenmenin de artmasını sağladığından, din adamını eleştirmedeki kendine özgü olma hali ön plana çıkarılmıştır.
   Müslümanlık anlayışı pratize edilmiş hayat içerisinde ona ayrılan alan kadar değer taşır. Abid ve zahid anlayışı yok denecek kadar azdır. Bu yaşam modelinde günahlar ve yasaklar işlenirken asla gerçeklendirilmez ve yine asla inkâr edilmez. Yani hatalar hata olarak bilinir ve bunun aleni reklamından kaçınılır.
Türbe ve seyh kültürünün bu denli pratik ve eleştiren bir İslam-Müslümanlık anlayışının içinde barınamayacağı ortadadır. Bunun için bölge bu gibi kutsallıklardan uzak kalmıştır. Hem bu derece varlığı sorgulananların da yaşama hakları sosyolojik olarak imkânsızdır. Ancak bunun yeri de boş bırakılmış değildir. "Derin hoca" kültürü bu alanın yeni kutsal öznesini teşkil etmektedir.
   Muska, büyü ve diğer sihir-maji alanlarının sıkça kullanılır olması hem sorun çözen insanın tercihi hem de dinin usullerinin bir takım seramonilerle, kutsal alan taramaları ile benzeştirildiği anlayışından kaynaklanmaktadır.. Özünü insanın eline bırakan bir kutsal alan bu şekilde ve bu derecede kültürleştirilir. Gerçi bu olay bütün millet ve toplumların en çok başvurdukları dönüşüm çeşitlenmelerindendir.
   Hükümleri çok sert olmasına rağmen sertlik sürekli değildir. O muhatabını tarif ederken "kâfir, dinsiz, münafık, gâvur vs." gibi tanımlamalarla adlandırırken bunun sürekliliğini değil o anki durumunun tespitini tarif etmek istemiştir.
   Otorite anlayışının minimum seviyede olması. Karadeniz insanı başlı başına bağımsız bir otoritedir. O ne boyunduruktan, ne de yönetilmekten hoşlanır. Bu yüzden de tabiati sinirli ve şartlıdır. Kadınlar için standart örtünme biçiminin olmayışı. Bu alışkanlığı belirleyen unsurun din değil daha çok bölgesel şartlar ve kültür unsurlarının olduğunu görmekteyiz. Nihayetinde ise bu şekil dinin verileri ile de büyük bir uygunluk arzetmektedir. Bazen kendisini bile esir almış gibi görünen "inatçı, savunmacı" yapısı gereği yanlışında ısrar etmek gibi ilkel ve cahilâne tutumları da vardır. Kendisini değiştirmeye karar vermediği müddetçe hiç bir somut verim onu yanlışından vazgeçiremez. Aslında bu eğilim geneli değil de özel alanı tarif ettiğinden müdahaleye pek de müsait değildir.
Günah işlemenin "aleniyeti"ne karşı olan kamuoyu bilinci, belki de tüm Türkiye'deki en sert tutumların izahını açıklayabilir. Böylelikle Karadeniz insanı"günahın gizliliğini savunan zimni bir karara sahiptir.
   Bazı bilgi alanları boş bırakılmış olsa bile dini ilgilendiren her değeri savunmak gibi bir erdemi de vardır. Mesela oruç tutmasa bile açıkta yemek yemeyi eleştirir. İçkiyi kötü bulur, hem de onu tüketir. Davranışlarının kökeninde ister din isterse kültür ve gelenek olsun bölge insani hala safığını korumaktadır. Onun otantikliğine zarar veren her şey "etnografik kalıntı" olmaya mahkumdur. (Bu madde ile ilgili bölge insanı için söylenen bir iddiada: Müslümanlığın Karadeniz insanını donuklaştirdığı, eski engin hoşgörülü tavrının yasaklar içine hapsolunarak tükettiğinin iddiasıdır. Ancak bunun cevabı uzun sosyo-kültürel çalışmalarla verilebilir.).
Cin, peri, cadı, obur vs. gibi metafizik ve gizemini koruyan alanlara olan merakı onu yaşayanlardan çok ölülerden korkar hale getirmiştir. Şeklî ibadet anlayışının en yoğun hissedildiği sünnî anlayışın da Karadeniz insanında olması gerçeği bunu açıklar mahiyettedir.
Bütünü ile olmasa da doğu insanında görülen uğur ve uğursuzluk inancının da sık sık görülüyor olması, insanımızın çaresiz kaldığı konuları ne gibi etmenlerle açıklamaya yatkın olduğunu göstermektedir. Bu anlayış sonucunda batıl sayilabilecek bir çok ritüel gerçek addedilir hale gelmiştir (Ceviz ağacının altından geçmek, çakal sesinin uğursuzluğu, bardi uluması, el kaşıntısının anlamsal özellikleri, yeni yılın ilk gününün uğura yorulmasi vs.).
Nazar olayının "Hak" olarak görülmesinin yanında bundan kurtulmak için ortaya atılan büyüsel olayların da aynı seviyede görülmesi. Çaresizliğin insan için olduğu inancı, doğru davranışın tercihini zorlaştırmıştır. Kurşun dökme, tahtaya vurmak, gözdeki kesmek, vs. gibi büyüsel karakter taşıyan seramoniler doğru olmaktan çok geleneksel anlayışa uygun kültür unsurları olarak görülmüştür.
   Yapısı gereği "kaderci" bir anlayışa sahip olan bölge insanı zamanla bu anlayışını aşabilme becerisini de göstermiştir. İnanç ilkeleri olarak kaderci olsa da eylemleri ile daha bireysel alanda dolaşmaktadır. Dengeleyici bir unsurdan çok, pratik zekâsı sayesinde tıkanıklığı aşabilme yeteneğine daima sahip olmuştur. O yağmur duasına başvursa bile yağmuru verenin Allah olduğu inancını asla unutmamıştır.
   Buraya kadar genel hatları ile tanıtmaya çalıştırdığımız Karadeniz insanı"barışçı" ve "uzlaşmacı" özellikleri sayesinde ülkemiz için kaynaştırıcı bir unsur olabilmeyi başarmıştır. Bölge insanının kültür kodlarının tespiti, yaygın kişilik taramaları ve coğrafyanın kişilik üzerindeki etkileri ortaya çıkarılabilirse sağlıklı bir kimlik kartına kavuşacağı inancındayız. Bu alandaki başarımız, sosyal bilimlerin verilerini ne derecede kullandığımızı ve insanımızı tanıtmaktaki isteğimizin omurgasını teşkil edecektir.

   Netice olarak şunu ifade edebiliriz ki, sadece Karadeniz'de yaşamayan Karadeniz insanı, ülkemizin her karış toprağında hayatını sürdürdüğünden onu tanımak "bir arada yaşamak formülüne" kavuşmak anlamına gelecektir.                

(www.turkeyif.com Alıntıdır)

 
_______BaY_LaZ_________
 
RADYOLARIMIZ
SEÇ DİNLE


Zeleka fm'i site haricinde dinlemek için tıklayınız..

Windows Media Player ile radyo dinle

Winamp ile radyo dinle
www.bay-laz.tr.gg
Online Kişi Sayacı
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol